Resul-i ekrem efendimiz, Kâbe’yi tavaf eden birinin gözyaşları içinde (Ey Beytin sahibi, bu beytin hürmetine beni affet) diye ağlayarak dua ettiğini görüp buyurdu ki: – Suçun nedir de bu kadar yalvarıyorsun? – Çok büyüktür, imkânsız anlatamam. – Yazık sana! Karalardan ...
Devamını Oku »Cimri Zengin
Duydum ki bir zengin vardı, Hâtem-i Tâî cömertlikte nasıl şöhret sahibiyse, bu da cimrilikte öyle ün kazanmıştı. Dünyada refahla yaşamak için ne lâzımsa bunda hepsi -fazlasıyla- mevcuttu. Cimriliğine gelince: -Söz gelişi- Ebû Hüreyre’nin (r.a) kedisi de olsa, bir lokmacıkla onu ...
Devamını Oku »Cimri Zengin ile Cömert Kızı
İsrailoğullarını şiddetli bir kıtlık basmıştı. Her tarafı kasıp kavuruyordu. Kıtlık zenginlerin dışında birçok orta halli halkın ötede beride biriktirdiklerini de bitirerek artık sokağa dökülmüşlerdi. Açlık ve sefalet her gün binlerce insanı önüne katarak doymak bilmez midesine kurban ederek ziyafet çekiyordu. ...
Devamını Oku »Cömertliğin İmtihanı
Yemen hükümdarı, oldukça cömert idi. İhsanları her yere yayılmasına rağmen, Hatim-i Tai’nin cömertliğinden bahsedilmesine tahammül edemez. Sarayında herkese büyük bir ziyafet verir. Zengin fakir herkes yer. Halkın, (Hükümdarın ziyafeti ne kadar muhteşem oldu, neredeyse Hatime yaklaştı) dediğini duyunca, Hatim sağ ...
Devamını Oku »Cömert Fakir
Cömertliği dillere destan olan Hatim-i Tai’ye derler ki: – Kendinden daha cömert birini gördün mü? – Evet gördüm. – Kimmiş o? – Yetim bir gence misafir olmuştum. Bana bir koyun kesip ikram etti. Koyunun bir yeri çok hoşuma gitti. Yemin ...
Devamını Oku »Cömertliğin Zirvesi: Muhtaçken Verebilmek
Halife Hazret-i Ömer, hazinenin gelirleri arttıkça bazı sahâbîlere ve bilhassa Peygamber Efendimiz’in Ehl-i Beytʼine zarûrî ihtiyaçlarını karşılamaları için yıllık tahsisat bağlamıştı. Bunlar arasında Âlemler Sultânı Efendimiz’in muhtereme zevcelerinden biri olan Zeynep bint-i Cahş’a, Beytü’l-Mâl’den tahsis edilen miktar ise on iki ...
Devamını Oku »Cürmüm İle Geldim Sana
Medîne-i münevverede saatçılık yapmakta olan Ali Osman isimli İzmirli bir Türk vardı. Bu zât Medîne-i münevvereye hicret ettikten bir müddet sonra, mesleği olan işi yapmak üzere bir dükkân açmak için izin almaya çalıştı. Uzun süre bunu sağlayamadı. Parası bitti. Bir ...
Devamını Oku »Çoban Babanın Kuzucukları
Erzurum’un Ruslar tarafından kuşatıldığı ve dadaşların aslanlar gibi çarpıştığı yıllar… Bir garip çoban, sürüsünü almış, otlata otlata dağa doğru çıkıyordu. Kendi kendisiyle söyleşe halleşe hayli yol almış, hayli de yorulmuştu. Birden susadığını hissetti Çoban Baba!.. Gözünün önüne kara topraktan fışkırmış ...
Devamını Oku »Çoban Çaldı Düdüğü
Tanzimat yıllarında İç Anadolu’nun büyük şehirlerinden birinde Ulucamide va’az veren bir hoca vardı. Hoca her gün kürsüden va’azını verir, sözü bitince kürsüye elini şiddetle vurur ve “Çoban çaldı düdüğü” der, kürsüden inerdi. Bu hal senelerce devam etti. Bir gün cemaattan ...
Devamını Oku »Çobanın Ziyafeti
İran’a açtığı seferde Sivas’a doğru yol almakta iken, yaşlı bir çoban koşarak Yavuz’un huzuruna geldi ve: – Sulağımıza hoş geldin Sultanım! Görüyorum ki yorgunsun, açsın. Bu fakire misafir olursan gönül alırsın, dedi Yavuz Sultan Selim Han: – Ben tek başıma ...
Devamını Oku »Çobanla İnek
Peygamber’imizin gelişinden çok eski yıllardaydı. Filistin köylerinden birinde bir İsrailoğlu yaşardı. Adamın geçim yolu ve mesleği çobanlıktı. Kendisininkilerle birlikte köyün bütün koyunlarını toplar, sabahleyin erkenden dağlara çıkarır, hava kararıncaya kadar otlatırdı. Çoban saf düşünceli ve basit görünüşlü bir insandı. Kitap ...
Devamını Oku »Çocuk Katili
İsrailoğulları’ndan bir adam vardı. Adamın çocuğu olmuyordu. Bu hususta başvurmadığı doktor, denemediği ilâç kalmamıştı. Bütün çarelerin fayda etmediğini görünce, günün birinde artık çocuk sahibi olabilmekten ümidini kesti. Kesin ümitsizliğinin içine yerleştirdiği ruh çöküntüsü adamı, çocuklu ailelere ve bilhassa çocuklara karşı ...
Devamını Oku »Çok Sevdiği Ne İse
Hz. Musa Aleyhisselâm zamanında evliyaullahtan ve meşâyihi kiramdan ve büyük ulemadan Belam Bin Bâûr isminde bir kimse vardı ki, duası kabul olunur, mürşid-i kâmil, fazilet ve marifet sahibi bir zat idi. Tam 400 yıl gece-gündüz Cenabı Hak’ka ibadet etmişti. Hatta ...
Devamını Oku »Çoluk Çocuğu aç Kalan İşçi ile Dilenci
Fakir bir işçi, bir gün işinden çıkartılır. Bunun üzerine başka da hiçbir gelir kaynağı olmadığı için çoluk-çocuğu arka arkaya üç gün aç ve susuz kalır. Adam iş bulmak üzere nereye baş vurduysa “İşimiz yok” cevabı ile kapılar yüzüne kapanmaktadır. Üst ...
Devamını Oku »Daha Büyük Keramet mi Olur?
Azîz Mahmûd Hüdâyî bir gün, Sultan Ahmed Hanla sarayda sohbet ediyordu. Bir ara abdest tâzelemek istedi. İbrik ve leğen getirdiler. Pâdişâh hocasına hürmeten ibriği eline aldı ve abdest suyunu döktü. Sultan Ahmed Hanın annesi de kafes arkasında havluyu hazırlamıştı. Vâlide ...
Devamını Oku »Dağ Başına Mı Şehir İçine mi?
İki kardeştiler. Biri köyde çobanlık yapmayı tercih ederek diyordu ki: Bu zamanda şehre gitmek, oranın günahlı hayatına karışmak çok kötü. İyisi mi, ben köyün çobanlığını yapayım, günahlardan uzak kalayım. Diğeri ise şehre gitti. Bir mahallede küçük bir tamir kulübesi açıp ...
Devamını Oku »Dede
Yalnızdı… Üzerinde yıllardır eskitemediği çizgili pijaması, yüzünde çizgiler… Kendi kendine konuşuyordu, her zaman olduğu gibi: “-Hay Allah! Yine elektrik kesildi. Ne de karanlık oldu birden bire… İnsan ürküyor. Bilmem mezarda ne olur halimiz?” Yeri neredeyse hiç değişmeyen kibrit kutusunu, yaşının ...
Devamını Oku »Delinen Kırbalar
Ebûl Vefa hazretlerinin küçük ama çok sevimli bir oğlu vardır. Çocuk iyidir hoşdur da bir ara sakalara takar. Mahalle sucusunun yolunu bekler, çuvaldız ile kırbaları deler. Kimbilir, belki de fıskiye gibi akan sular hoşuna gider. Aslında saka şaka götüren biri ...
Devamını Oku »