İmam Buharî rh.a., Bağdat’a gelişlerinden birinde çetin bir hadis imtihanı geçirmiştir. Şöyle ki: Henüz genç yaşlarında iken Bağdat’a geldiği zamanlarda meclisler tertip ederek isteklilere hadis yazdırıyordu. Bu meclislere bazan on bini aşkın dinleyici katılıyordu. Bir kere Bağdatlılardan bazı ileri gelen ...
Devamını Oku »İmam Şafiî’nin Verdiği Ders
İmam Şafiî hazretlerinin (ö.204/820) has talebelerinden İsmail el-Müzenî rh.a. anlatıyor: İmam Şafiî bizleri ilm-i kelâma dalmaktan men ederdi. “Allah’ın birliğine iman olan tevhid ile ilgili aklıma takılan bir soruyu en iyi giderecek kimse Şafiî’dir.” diye düşünmüştüm. Yanına gittim. Mısır mescidindeydi. ...
Devamını Oku »İmam-ı Azam’ın Cevabı
İmam-ı Azam Ebu Hanife zamanında onu sevmeyen ve ona buğzeden muhaliflerinden bir tanesi, talebelerinin ve sevenlerinin huzurunda onu cevapsız bırakıp mahcup etmek için aldatıcı bir soru hazırladı. Ve büyük imamın bulunduğu meclise gelip bu aldatıcı ve karmaşık soruyu sordu. -Bir ...
Devamını Oku »İmam-ı Azam’ın İkna Kabiliyeti
Bir adam hem çok iyi bir müslüman olduğunu iddia ediyor, hem de Resülüllahın halifeleri olan Hulefa-i Raşidine karşı bile son derece kin ve nefret besliyordu. Ondaki bu nefret öylesine aklını başından almıştı ki, o büyük zatlar hakkında iftira dahi edebilecek ...
Devamını Oku »İmanı Olmayanın Hayrı
Cüneyd-i Bağdadî (k.s.) bir kış gününde bir mecûsînin kuşlara yem dağıttığını görür ve aralarında şöyle bir konuşma geçer: – Sen hayır yapıyorum diye kendini boşuna aldatıyorsun. Allah evvelâ îmanı farz kılmış, geri kalan hayır-hasenatı ondan sonra emretmiştir. İman etmedikçe senin ...
Devamını Oku »İmanı Ona Kafidir
İmam Yafii hazretleri, Ravzu’r-Reyahin kitabında şöyle nakleder: Malik bin Dinar Hazretleri anlatıyor: Basra’da küçük bir grubun bir cenazeyi taşıdığını gördüm. Cenazeyi uğurlayan başka kimse de yoktu. Neden cenazeye katılım olmadığını sordum. Dediler ki: – Bu adam büyük günahkâr, asi ve ...
Devamını Oku »İmanın Gözyaşları
Arap reislerinden Dihyet-ül Kalbi (r.a) her girdiği kasabada dikkat çeken güzel ve yakışıklı biridir. Hatta o derece ki daha sonraları çoğu kere Cebrail (a.s.) bile Onun kılığına girerek Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e ilahi buyrukları getirdiğini görmekteyiz. Müslümanlığı kabul ettikten sonra ...
Devamını Oku »İmanın Yarısı: Şükür
Ebû Hüreyre -radıyallâhü anh-‘ın rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte, Peygamber -sallallâhü aleyhi ve sellem- Efendimiz’in şöyle buyurduğu nakledilmektedir: “İsrâiloğulları arasında, biri ala tenli (abraş), biri kel, biri de kör, üç kişi vardı. Allah Teâlâ onları denemek istedi ve kendilerine bir ...
Devamını Oku »İnkarcı Doktor
Bizanslılar devrinde, İstanbul’da bir doktor yaşıyordu. Hiçbir dîne inanmadığı gibi, Allahü teâlânın varlığını da inkâr ediyor ve; “Her şey kendi kendine var olmuştur.” diyordu. Âlemin bir yaratıcısı olduğunu kabûl etmiyordu. Mesleğinde mütehassıs olup, sorulan her soruya cevap veriyordu. Hıristiyanlardan hiç ...
Devamını Oku »İnsan ve Cinlerin Müftüsü
Evliya Çelebi (ö.1095/1684) meşhur “Seyahatnâme”sinde Edirne’deki “Kemal Paşazâde Medresesi” hakkında şöyle garip bir hikâye anlatır: 1483 tarihinde Kemal Paşazâde Ahmed Çelebi, ilim talebesi iken Edirne şehrine gelerek bu medresenin müderrisinden, yerleşecek bir oda ister. Müderris: “Molla! Medresemizde ancak boş bir ...
Devamını Oku »İpin Hesabı
Zenginin biri ölümden ve kabirdeki yalnızlıktan çok korkuyormuş. “Öldüğüm geceyi kim kabre girerek sabaha kadar benimle geçirirse servetimin yarısını ona bağışlıyorum” diye vasiyet etmiş. Öldüğünde “Kim birlikte kabre girip sabahlamak ister?” diye araştırmışlar. Kimse çıkmamış. Nihayet bir hamal, -Benim sadece ...
Devamını Oku »İpliği Satmaya Gönderdim
Dul bir kadının altı çocuğu bir de ihtiyar anası vardı. Kadın geçimini sağlamak üzere, her gün göz nuru dökerek iplik eğirir, pazara çıkar ve anası ile çocuklarının rızkını temin etmeye çalışırdı. Bir gün bu dul kadın vefat eder, çocukların bakımı ...
Devamını Oku »İsa (a.s.) ile Siyah Yılan
İsa (a.s.) bir gün köye uğrar. Köyde bir elbise boyacısı vardır ki bütün köylüler kendisinden şikayetçidirler. Çünkü boyacı elbiseleri boyamak için bir yandan sularını kesmekte, bir yandan da boyalarla suyu kirletmektedir. Köylüler toplanarak hep birden boyacıyı İsa (a.s.)’a şikayet ederler ...
Devamını Oku »İsa (a.s) ile Sofu
Hz. İsa (a.s.) gezilerinden birinde yüksek bir dağın tepesine çıkar. Dağın tepesinde yüksek kayalar, yeşil çimenlikler ve buz gibi suyu olan çeşitli büyüklükte göller vardır. Hz. İsa (a.s.) bu gönül ferahlatıcı manzara ortasında hayran hayran dolaşırken gözüne süt gibi ak ...
Devamını Oku »İstanbul’un Manevi Fatihi
Ubeydullah-ı Ahrâr’ın torunu Hâce Muhammed Kâsım’dan şöyle nakledilmiştir: “Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri, bir gün öğleden sonra, âniden atının hazırlanmasını istedi. Atı hazırlanınca, binip Semerkant’tan süratle çıktı. Talebelerinden bir kısmı da ona tâbi olup, tâkib ettiler. Biraz yol aldıktan sonra Semerkant’ın dışında ...
Devamını Oku »İster İsen Yağa Ban İster İsen Bala Ban
Yahya Efendi Dergahını yaptırdığı zaman o civarda Ortaköy Rumlarından başka kimseler yoktu. Bir gün bir Rum Çoban, davar güderken koyunlarından iki tanesi dergâhın bahçesine girmiş. Koyunlarını çıkarmak maksadıyla dergahın bahçesine giren çoban, bir dervişin: – Ne arıyordun? sorusuyla irkilerek: -Koyunlarımı ...
Devamını Oku »İsteseydin Verilirdi
Herat şehrinde Abdullah zâhid isminde bir zat vardı. Senenin oruç tutması câiz olmayan beş günü hâriç, otuz senedir bütün sene boyunca oruç tutardı. Herkes tarafından tanınır, sözleri kıymetli olup, dinlenirdi. Ahmed-i Nâmıkî Câmî hazretlerinin Herat’a geldiğini haber alıp, hanımına; – ...
Devamını Oku »İyiliğin Peşinden İmtihan Gelir
Salih bir zat vardı. Çok cömertti. Elinde avucundakileri muhtaçlara dağıttığı gibi, yardım isteyen fakirler olursa, onlara belli etmeden, başkalarından kendi adına borç alır fakirlere hediye ederdi. Bu zat bir gün hastalanır, yatağa düşer. Hastalığı gittikçe artar. Bunu duyan alacaklılar, onun ...
Devamını Oku »