Hadis No : 5937
Ravi: İbnu Ömer
Tanım:Resulullah (sa) buyurdular ki: “İyne usulüyle alış-verişte bulunur, sığırların peşine düşer, ziraate razı olur ve cihadı da terkederseniz, Allah size öyle bir zillet verir ki, dininize tekrar rücu etmedikçe o zilleti kaldırmaz.”
Kaynak: Ebu Davud, Büyu 56, (3462)
Hadis No : 5938
Ravi: Ebu Ümame
Tanım:Resulullah (sa)’ın saban ve diğer bir ziraat aleti görünce: “Bunun girdiği bir eve, Allah mutlaka zillet de sokar” dediğini işittim.
Kaynak: Buhari, Hars 2
Hadis No : 5939
Ravi: Enes
Tanım:Resulullah (sa) Kisra’ya ve Necaşi’ye -bu Necaşi, üzerine cenaze namazı kıldığı Necaşi değildir- ve bütün inatçı cebbarlara, onları aziz ve celil olan Allah’a davet eden mektuplar yazdı.
Kaynak: Müslim, Cihad 75, (1774); Tirmizi, İsti’zan 23, (2717)
Hadis No : 5940
Ravi: İbnu Abbas
Tanım:Resulullah (sa) Kisra’ya mektubunu göndermişti. Kisra, mektubu okuyunca yırttı. Aleyhissalatu vesselam da “paramparça olmaları için” beddua etti.
Kaynak: Buhari, İlm 7
Hadis No : 5941
Ravi: Üsame İbnu Zeyd
Tanım:Resulullah (sa), üzerinde semer bulunan bir merkebe bindi, altında Fedek kadifesi vardı. Üsameyi de arkasına aldı. Beni’l-Haris İbnu’l-Hazrec’te oturan Sa’d İbnu Ubade (ra)’ye, Bedir Savaşı’ndan önce geçmiş olsun ziyaretine gitti. Beraberce giderken, aralarında Abdullah İbnu Ubey İbnu Selül’ün de bulunduğu bir cemaate rastladılar, oturuyorlardı. Abdullah İbnu Ubey o sırada henüz Müslüman olmamıştı. Cemaatte Müslümanlar, müşrikler, putperest olanlar, Yahudiler, Müslümanlar karışık vaziyette idi. Bu cemaatte Abdullah İbnu Ravaha (ra) da vardı. Onlara Resulullah’ın bindiği merkebin kaldırdığı toz isabet edince, Abdullah İbnu Ubey burnunu örtüsüyle sarıp: “Bizi toz içinde bırakma!” diye homurdandı. Resulullah (sa) cemaate selam verip durdu. Merkepten inip onları Allah’a davet etti, onlara Kur’an okudu. Abdullah İbnu Ubey, Aleyhissalatu vesselam’a: “Be adam! Bundan daha güzel birşey yok. Eğer söylediğin hak ise, bizim cemaatimizi rahatsız etme, evine dön! Kim sana gelirse ona anlat!” dedi. Bunun üzerine Abdullah İbnu Ravaha da: “Evet ey Allah’ın Resulü! Sen bizim toplantılarımıza gel! Zira biz bunu istiyoruz!” dedi. Bundan sonra Müslümanlar, müşrikler ve Yahudiler aralarında atıştılar. Nerdeyse birbirleriyle kapışacaklardı. Resulullah (sa) onları yatıştırmak için gayret sarfetti ve sustular. Resulullah da bineğine atlayarak yoluna devam etti ve Sa’d İbnu Ebi Vakkas’ın yanına gelip evine girdi. Aleyhissalatu vesselam ona: “Ey Sa’d! Ebu Hubab’ın ne dediğini işittin mi?” dedi. Ebu Hubab’la Abdullah İbnu Ubey’i kastediyordu. “Şöyle şöyle söyledi” buyurdu. Sa’d İbnu Ubade: “Ey Allah’ın Resulü! Onu affet, Sana Kitab’ı gönderen Zat-ı Zülcelal’e kasem olsun, Allah’ın sana indirdiği Hak geldiği zaman, bu beldenin ahalisi, ona taç giydirmeye, sarık sarmaya ittifak etmişlerdi. Allah Teala hazretleri sana verdiği bu hakikatla onun başa geçmesini engelleyince, bu onun boğazına takıldı. İşte, şahid olduğun densizliği ona yaptıran da budur!” dedi. (Bu açıklama üzerine) Resulullah onu bağışladı. Resulullah (sa) ve ashabı, müşrikleri ve Ehl-i Kitabı Allah’ın emrettiği üzere bağışlıyorlar, onların eza ve cefalarına sabrediyorlardı. Allah Teala hazretleri şöyle buyurmuştu: “Muhakkak siz, malınızda ve canınızda imtihan olunacaksınız ve sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve Allah’a ortak koşanlardan pek çok incitici sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve takvaya sarılırsanız, işte bu, uğrunda azim ve sebat edilmeye değer işlerdendir” (Al-i İmran 186). Rab Teala bir başka ayet-i kerimede de şöyle buyurmuştur: “Kitap ehlinden çoğu, imanınızdan sonra sizi tekrar inkara döndürmek isterler. Bu, kendilerine hak iyice belli olduktan sonra nefislerinde duydukları kıskançlık yüzündendir. Allah’ın emri gelinceye kadar onlara aldırış etmeyin ve onları kınamayın. Muhakkak ki, Allah her şeye hakkıyla kadirdir” (Bakara 109). Resulullah (sa), Allah’ın buradaki emrini afla te’vil ediyordu. Bu hal Allah’ın onlarla (savaşa) izin vermesine kadar devam etti. (İzin gelince) Aleyhissalatu vesselam Bedir Gazvesi’ni yaptı. (Bu savaşta) Allah Teala hazretleri Kureyş’in ileri gelenlerinin canlarını aldı. Aleyhissalatu vesselam ve ashabı zafer ve ganimet elde ederek ve Kureyş’in ileri gelenlerini de esir alarak döndüler. Abdullah İbnu Ubey İbni Selül ve beraberindeki putperest müşrikler: “Bu (islam) hadisesinin artık talihi döndü!” dediler. Resulullah (sa)’a islam üzere biat ettiler ve Müslüman oldular.
Kaynak: Buhari, Cihad 127, Tefsir, Al-i İmran 15, Marda 15, Libas 98, Edeb 115, İsti’zan 20; Müslim, Cihad 1
Hadis No : 5942
Ravi: Halid İbnu Ma’dan
Tanım:Muaviye İbnu Ebi Süfyan (ra)’a (hilafeti esnasında) Mikdam İbnu Ma’dikerb, Amr İbnu’l-Esved ve Kınnesrin ahalisinden Beni Esedli bir adam bir heyet halinde geldiler. Hz. Muaviye, Mikdam’a: “Hasan İbnu Ali (ra)’nin vefat ettiğini biliyor musun?”dedi. Haberi işiten Mikdam “İnna lillah ve inna ileyhi raciun!” diyerek (üzüntüsünü ifade etti.) Ona falan (Muaviye): “Bunu bir musibet mi addediyorsun?” dedi. Mikdam: “Niye musibet addetmiyeyim? Resulullah (sa) onu kucağına almış “Bu bendendir. Hüseyin ise Ali (ra)’dendir!” buyurmuştu dedi. Beni Esed’den olan adam da (Hz. Muaviye’ye yaranmak için, Hz. Hasan’ın ölümünü bir fitnenin sönmesine teşbihen): “Allah bir ateşi söndürdü!” diye söze karıştı. Mikdam: “Bugün ben, seni kızdırmaya ve hoşlanmadığın şeyleri sana duyurmaya devam edeceğim!” dedi. Sonra şöyle seslendi: “Ey Muaviye! Eğer doğru söylersem beni tasdik et, yalan söylersem beni tekzib et!” Hz. Muaviye (ra): “Pekala öyle yapacağım” dedi. Mikdam: “Allah aşkına söyle! Resulullah (sa)’ın altın takınmayı yasakladığını işittin mi?” dedi. Hz. Muaviye: “Evet!” dedi. Mikdam: “Allah aşkına söyle! Resulullah’ın ipek giymeyi yasakladığını biliyor musun?” diye sordu. Hz. Muaviye: “Evet biliyorum!” dedi. Mikdam tekrar sordu: “Allah aşkına söyle! Resulullah (sa)’ın vahşi hayvan derisini giymeyi, üzerlerine binmeyi yasakladığını biliyor musun?” Muaviye yine: “Evet biliyorum!” diye cevapladı. Hz. Muaviye’nin bu sözü üzerine Mikdam dedi ki: “Allah’a kasem olsun ey Muaviye, bütün bunları ben senin evinde gördüm.” Hz. Muaviye şu cevabı verdi: “Ey Mikdam, anladım ki senin elinden bana kurtuluş yok (söylediklerinin hepsi doğru)!” Halid (İbnu Velid) der ki: “Hz. Muaviye, Mikdam (ra)’a diğer iki arkadaşına (Amr İbnu’l-Esved ve Esedli adam) nazaran daha çok ihsan ve atada bulunulmasını emretti. Ayrıca (Mikdam’ın) oğluna (beytü’l-malden) iki yüz (dirhem) tahsisatta bulundu. Mikdam ise (Hz. Muaviye’nin verdiği) ihsanları arkadaşlarına dağıttı. Esedli ise aldıklarından kimseye birşey vermedi. Bu durum Hz. Muaviye’ye ulaşınca: “Mikdam kerem sahibi cömert birisidir. Elini açmıştır. Esedli adam ise malik olduğu şeyi iyi tutan birisidir” dedi.
Kaynak: Ebu Davud, Libas 43, (4131); Nesai, Fere’ ve’l-Atire 12, (7,176)